Tom Clancy’s The Division İnceleme


92

Bir önceki haberimizde The Division’ın beta versiyonu için başvuruların başladığını belirtmiştik. Şimdi de oyunu E3’de test etme şansı yakalamış bir arkadaşın oyun hakkındaki ilk fikirlerini aktaracağız sizlere. Grafik bakımından oldukça gelişmiş olan oyun söylememiz gerekli yüksek sistem gereksinimleri istiyor. FPS tarzının kültlerinden biri olacak gibi duran Tom Clancy’s The Division’ı şu anda ön sipariş ile satın alabilirsiniz. İşte Tom Clancy’s The Division İnceleme yazısı.

Karakterin kontrolü elime geçtiğinde denediğim ilk şey “o arabanın kapısı yanından eğilerek geçerken gerçekten de kapanıyor mu?” oldu. Daha sonra bununla da yetinmeyip arabalara ve çevreye rastgele ateş ederek çevre etkileşimini ve hasar oranını test etmeye başladım. Yanımızda bulunan ve bizi yönlendiren Ubisoft/Massive geliştiricisi bunu fark etmiş olacak ki “Arkadaşlar istediğiniz yere ateş edip denemekten çekinmeyin, hatta lastiklere ve camlara da ateş edip neler olduğunu görün”, dedi. Evet, gerçekten de o ilk fragmanda gördüğümüz gibi araçların camları tek tek kırılıyor, lastikler ise mermi yiyince inerek düşmanın siperini açığa veriyordu.

Biraz ilerledikten sonra paketin bulunduğu Dark Zone denilen bölgeye geldik ve çevredeki düşmanları inceledik. Bir süre etrafı gözlemledikten sonra takım liderinin bize verdiği taktikler doğrultusunda pozisyonlarımızı aldık ve beklemeye başladık. Bu bölge oyunun daha tehlikeli ve diğer oyuncularla karşı karşıya gelebileceğiniz bir alanı. Ödül büyük olduğu gibi saldırgan yapay zeka kadar kimin eş kimin düşman olduğunu da kontrol etmeniz gerekiyor.

Saldırıya geçtiğiniz zaman çevrenizi olduğu gibi elinizdeki ekipmanları ve ekip arkadaşlarınızın durumunu da iyi gözetmeniz gerekiyor. Destek gurubu hep çevreyi sonar ile tarayabildiği gibi aynı zamanda bir taret kurarak savunma hattı oluşturabiliyor. Sağlık sınıfı ekip arkadaşlarının sıhhatinden sorumluyken bendeniz saldırı sınıfının ise “tracker mine” ve “sticky bomb” adlı 2 adet yardımcısı bulunuyor. Yapışkan bombayla düşmana tuzaklar hazırlarken tracker mine sizi bir evcil hayvan gibi takip ederek yakındaki düşmanlara kitlenip patlayabiliyor.

Bunların dışında 5 adet sağlık çantanız ve 3 adet el bombanız ise D-Pad’teki sağ ve sol tuşlara atanmış durumda. Oyunda hemen hemen tüm köşeleri ve objeleri kendinize siper olarak kullanmanız mümkün kılınmış. Bir engele yaklaştığınız zaman o bölge turuncu olarak işaretleniyor ve siper almak için A üzerinden atlamak için ise B tuşuna basmanız yeterli oluyor. Bu sayede kontroller de oldukça basit ama işlevsel bir hal kazanmış.

Bu oyunu diğer TPS oyunlarından hatta aynı türe sahip olduğu (Shared World Shooter) Destiny’den ayıran en büyük özellik ise taktiksel oynanışı ve zorluğu. Ekipten herhangi birinin yere düşmesi veya ölmesi dengeleri anında değiştirebiliyor. Ayrıca atışlarınızın da keskin olması gerekiyor. Düşmanın kritik noktalarına ateş etmek zor ama bir o kadar ödüllendirici. Ancak düşmanlar da şaşırtıcı derecede isabetli ve baskıcı olabiliyor. Aynı zamanda yapay zekâ da çevreyi dikkatli bir biçimde kullanarak sizden kaçmayı başarabiliyor. Sizi gördükleri yerde affetmeden mermi yağmuruna tutuyorlar. Ve ufak bir hata sonucunda ölmek takım arkadaşlarınıza katılmak için kapkara bir “respawn” yazılı ekranına 10-15 saniye boyunca bakmanız anlamına geliyor. Eğer zamanında hareket ederseniz “revive” seçeneği mevcut ancak takımdaki herkesin ölmesi sizi bir önceki kayıt noktasına aktarıyor.

Bütün bu zorlukları başarıyla alt ettiniz. Ganimeti ele geçirdiniz. Helikopter gelinceye kadar o bölgeyi diğer düşman akınlarına karşı korudunuz ancak tek engel bunlarla sınırlı değil. O ganimeti sizin kadar isteyen başka oyuncular da var. Diğer üç kişilik takım da görevini tamamlamış ve size doğru geliyor.

Onlarla çatışmak da beraber çalışmak da tamamen sizin elinizde. Yapay zeka da işin içine girince işler bir anda kaosa dönüşebiliyor. İşte o an çok daha dikkatli olmalısınız çünkü tüm elemanları yere düşen takım, Dark Zone’a geri dönene kadar paketiniz diğer oyuncular tarafından çalınmış veya çevredeki düşmanlar tarafından harcanmış olabilirler. Burada aldığınız kararların hepsi oyunun sonucuna farklı bir biçimde etki ediyor.

Sonuca gelecek olursak ise The Division 2013 yılındaki gibi olmasa da yine de konsollarda muhteşem görünüyor ve hem arkadaşlarınızla karşı karşıya hem de beraber olarak oynamak için oldukça zevkli bir yapım olmuş. Açıkçası bu sene Ubisoft kanadından en çok etkilendiğim ve keyif aldığım oyun oldu. Tabi sadece tek bir bölümü tek bir karakter ile oynadığım için oyunun kalanı hakkında tam bir yorum yapamasam da umarız oyun 8 Mart 2016’da çıktığında bu etkiyi korumayı başarır.


admin

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir