Son zamanların en ilgi çekici ve gösterişli temaya sahip oyunlarından bir tanesi de kuşkusuz Hatred. Çıkış yaptığı günden itibaren iyi satış değerleri elde etmeyi başarmış olan oyun maalesef hikaye yönünden sınıfta kalıyor ve biraz oynadıkça da sıkıyor. Bunun nedeni ise siyah beyaz bir temaya sahip olması. Oyun içi anların bağlanmasında da sıkıntı olduğunu görüyoruz ama belirtmeliyiz ki mükemmel bir çevre dizaynı bulunmakta. Destructive Creations tarafından geliştirilen Hatred’ın inceleme yazısını sunuyoruz bu postumuzda sizlere.
Öncelikle kabul etmeliyiz ki, oyun dünyasının yüzde 90’ı şiddet içeriyor. İçerisinde bir amaç olsun veya olmasın, daima bir şiddetin içerisindeyiz. Hatred’ı ayıran nokta ise, sunmuş olduğu şiddetin herhangi bir amacının olmaması, sadece saf vahşete yer vermesi.
Hatred içerisinde herhangi bir hikaye barındırmıyor, bize herhangi bir “büyük amaç” vermiyor. Yapmanız gereken tek şey önünüze gelen herkesi katletmek. Bunu eleştirebilir miyiz? Veya bu sebepten ötürü Hatred’a kötü bir oyun diyebilir miyiz? Tartışmaya açık. Şöyle oturup düşündüğümüzde GTA’da bile zamanımız büyük çoğunluğunu hiçbir amaç olmadan insan öldürmekle geçirebiliyoruz. Ama bu Hatred kadar tepki çekmiyor.
Bunun iki sebebi var, biri önceden belirtmiş olduğumuz gibi Hatred’ın saf şiddet esas alınarak hazırlanmış bir yapım olması. İkincisi ise Hatred’ın bizi şiddet uygulamaya zorlayan bir yapım olması. Yani GTA veya benzeri yapımlar bizlere anlamsızca katliam yapma seçeneği sunmasına rağmen bu yola girmemeyi de seçenekler arasına koyuyor. Hatred ise bizi şiddete zorluyor ve ısrarla istiyor. İşte bütün bu tepkiler bu yüzden.
Yazının başında belirtmiş olduğum gibi Hatred’da herhangi bir hikaye bulunmuyor. Hikaye diye adlandırabileceğimiz tek olay, ismini dahi bilmediğimiz bir psikopatın, tüm dünyadan ve insanlardan tiksinmesi ve hiçbirinin yaşamayı hak etmediğini düşünmesi. Yani bütün olay bundan ibaret.
Oyunun içerisinde belirli bir hikaye olmadığı için, inceleme de bu sebeple genelde mekanikler ve teknik detaylar üzerinden gidecek. Sanırım incelemesi en zor (ya da en kolay) oyunların başında geliyor Hatred…
Hatred, izometrik bir bakış açısına sahip bir shooter oyunu. Yani kamerayı özel anlar hariç tepeden gördüğümüz ve klavye/fare veya gamepad yardımı ile nişan alıp katliam yaptığımız bir oyun. Maceranın başından itibaren evimizden dışarı çıkıp, önümüze gelen herkesi taramaya başlıyoruz.
Birkaç kişiyi katlettikten sonra oyun bize ufak birkaç görev veriyor. Bu görevler genelde, “Filanca partiyi bas ve herkesi öldür!”, “Karakolu bas ve herkesi öldür!”, “Limanı bas ve herkesi öldür!”, “Polisleri bekle ve geldikleri zaman hepsini öldür!”, “Şurayı havaya uçur!”, “Şurayı darmaduman et!” şeklinde devam ediyor.
Psikopatlara özel, “3 al 1 öde” silah kampanyası!
Yönettiğimiz karakter, üzerinde 3 farklı silah ve türlü el bombaları, molotof kokteyli vb. silahlar taşıyabiliyor. SMG, ağır makineli, pompalı, saldırı tüfeği, türlü tabancalar vs. oyun boyunca karşımıza çıkmaya devam ediyor. Üzerimizde genelde sınırlı cephane olduğu için, sürekli yerden düşen silahları almak zorunda kalıyoruz. Tabii 3 silah sınırı olduğu yeri geldiğinde hangi silahı bırakmamız gerektiğine karar vermemiz gerekiyor.
Yakın geçmişte popülerliğini kaybeden, ama son yıllarda tekrar popüler olan sağlık sistemi Hatred’da bulunuyor. Yani belirli bir sağlık barımız var ve hasar aldıkça canımız azalıyor. Bu canı doldurmak için ise ilginç bir yöntem mevcut. Diğer oyunların aksine Hatred’da bir yerde saklanıp beklemek canımızı doldurmuyor, bunun etkisiz hale getirdiğimiz sivilleri/polisleri Mortal Kombat’taki fatality benzeri son vuruşlarla öldürerek canımızı doldurabiliyoruz.
Hatred’da daha önce belirtmiş olduğum ufak görevleri yerine getirerek “Respawn” puanı kazanabiliyoruz. Bu sayede öldüğümüzde bölümün en başına gitmek yerine, yeniden doğma ve kaldığımız yerden devam etme şansı veriliyor. Yani yeniden doğmak istiyorsanız, öldürmek zorundasınız!
Bölümler demişken, Hatred’ın bölüm sistemini biraz açalım. Hatred tam olarak açık dünya sayamayacağımız, küçük ama özgür bölümlerden oluşuyor. Yani bir bölümün içerisindeyken istediğinizi yapabiliyor, istediğiniz yere gidebiliyorsunuz. Ama farklı bölgelere gitmek için verilen küçük görevleri yapmak zorundasınız. Bu arada oyun içerisinde bazı araçları kullanabildiğimizi belirtelim, ama araç kontrolleri oldukça kötü.
Bu bölümler oldukça detaylı hazırlanmış durumda, hemen hemen tüm detaylara özen gösterilmiş, şehir havası başarılı bir şekilde yansıtılmış. Ama ne yazık ki bu detaylar Hatred’ın monotonluğunu kurtarmaya yetmiyor.
Şiddeti bir kenara koyup Hatred’ı objektif bir şekilde değerlendirmeye kalksak bile, Hatred en fazla 10 dakika sonra sıkıcı olmaya başlayan bir oyun. Bunun en büyük nedeni kontrollerin zorluğu. Evet, Hatred’da karakterimizi kontrol etmek tam manasıyla bir işkence. Size ateş edenleri görseniz bile, doğru açıyı bulmaya çalışmak, hedef almak ve ateş açmak başlı başına bir vahşet. Birkaç saatlik Hatred maceramda çoğu zaman sinir krizleri geçirdim diyebilirim…
Hatred’ın övülebilecek kısımlarına gelirsek, ilk aklıma gelen şey kesinlikle görseller. Arkasına Unreal Engine 4’ü alan yapım, kısmi siyah/beyaz bir oynanışı bizlere sunuyor. Yani genelde oyun siyah/beyaz iken, alev, kan, ışık gibi unsurlar renkli olarak hazırlanmış. Hatred’ın kasvetli atmosferi de bu sayede tam manası ile oyuncuya aktarılmış. Ama görsellikte bir başka detay var ki takdire şayan. O da çevre etkileşimi. Hatred’da hemen hemen her şeyi patlatabiliyor, parçalayabiliyor, duvarları yok edip kendinize yol açabiliyorsunuz. Bu konuda hem Unreal Engine 4, hem de isminin hakkını veren Destructive Creations başarılı bir iş çıkarmış.
Optimizasyon konusunda ne yazık ki aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Oyun optimizasyonu çok ama çok kötü. Witcher 3’ü hemen hemen en üst seviye ayarlarda 35-45 FPS’de çalıştırabilen bilgisayarım, Hatred’da 30 FPS’yi zor gördü. Umarız Destructive Creations, performans yaması için kolları sıvamıştır. Kaplamalar, ışıklandırmalar, gölgeler gibi detaylar için ise oldukça başarılı.
Oyun dünyasını sarsmayı başaran Hatred, işte böyle bir oyun. “Satın almalı mıyım?” diye kendinize soruyorsanız, bence ucuz fiyatına rağmen parasının hakkını veremiyor Hatred. Bunu bütün bu şiddeti ve katliamı bir kenara koyarak söylüyorum ki, oyuncuyu eğlendirmeyi başaramıyor.
0 Comments