The Mysterious Cities of Gold: Secret Paths İnceleme


110

The Mysterious Cities of Gold Secret Paths

Zamanında sadece bir çizgi film olan ve kısa bir süre önce de oyuna çevrilen The Mysterious Cities of Gold hakkında sizleri bilgilendireceğiz bu yazımızda. The Mysterious Cities of Gold: Secret Paths adında oyun piyasasına giriş yapan yeni yapımda ana karakterimiz Esteban oluyor; Meksikan esprisindeki Esteban değil ama. Bu Güneşin Oğlu Esteban. Grafikler bakımından çizgi filme gayet iyi benzetildiğini söyleyebileceğimiz oyunun sistemi ve kontrolleri de fazlasıyla iyi. İşte The Mysterious Cities of Gold: Secret Paths inceleme yazısı.

Mysterious Cities of Gold (artık kısaca Esteban diyeceğim) Fransa – Japonya işbirliği ile yapılan bir çizgi diziydi ve oyunun konusu da serinin konusu ile paralellik gösteriyor. Yapım tıpkı çizgi dizide olduğu gibi olayların boy gösterdiği dünyayı anlatarak başlıyor. Takvimler 16. yüzyılı gösterir ve Avrupa’dan gelen büyük gemiler batıyı fethetmenin peşindedir. Daha da önemlisi hepsi gizemli altın şehrin yerini gösterecek ve rivayetlere göre And Dağları’nda saklı olan altının peşindedir.

Ana karakterimiz, güneşin biricik oğlu Esteban bir yetimdir. Denizci Mendoza tarafından bulunduktan sonra efsanevi yedi altın şehrin peşine düşerler. Esteban’nın asıl amacı ise babasını bulmaktır. Esteban’ın bu yolculuğunda kendisine Zia adında İnka İmparatorluğu’dan bir kız ve Batık İmparatorluk, efsanevi kıta Mu’nun son temsilcisi Tao eşlik etmektedir. Oyundaki hikâye de Esteban, Zia ve Tao’nun uzak doğudaki altın şehri araması ile başlıyor.

Esteban’nın hikâyesinde herhangi bir derinlik, senaryonun allanıp budaklanması gibi bir durum söz konusu değil. Hikâye yüzeysel olarak ilerliyor ve oldukça basit. Hatta çok da hızlı ilerliyor çünkü bir bölümde daha yeni karaya ayak basarken diğer bölümde “şak” diye Esteban’nın kaçırılmış olduğunu görüyorsunuz. Daha doğrusu kesik kesik ilerliyor demek olur. Zira ara videolarda da sanki dizinin özet kısmını izliyormuşuz gibi bir hava var ve şayet A noktasındaysak ne olup bittiğini anlamadan kendimizi C noktasında (B olsa gene iyiydi:) bulabiliyoruz. Anlayacağınız senaryo namına veya hikâye takibi gibi bir olgu ne yazık ki Esteban’da pek yok.

Üç sıkı dost

Esteban dışında Zia ve Tao’yu da bolca kontrol ediyoruz. Öncelikle oyunun mekaniğini tek cümle ile “bir noktadan çıkış noktasına ilerlemek” olarak özetleyebilirim. Şöyle düşünün, ortada bir harita, bir mekân var ve amaç üç arkadaşı kullanarak belirli engelleri aşmak ve final çizgisine ulaşmak. Ve bu engeller de genelde etrafta gezinen düşmanlara yakalanmamak (bunun için arkalarından dolaşmak veya kutulara saklanmak gerekli) ve yolları temizlemek için küçük bulmacaları çözmek gerekiyor.

Bulmaca dedim gerçi ama öyle puzzle’lar, ilginç şeyler beklemeyin çünkü hayal kırıklığına uğrarsınız. Puzzle’ların büyük çoğunlu karakterleri gerekli butonların üstüne getirerek kapıların açılmasını sağlamak veya çok basit bulmacaların dediğine göre o butonlara değişik bir sıra ile basmak. Örneğin karşınıza “Üç dost gider iki farklı yola ama kaderleri birdir” gibi bir bulmaca (veya tekerleme) çıktı ve bu yazıyı okuduktan sonra tek yapmanız gereken 3–2–1 numaralı tuşlara basmak. Kabataslak oyunun bulmaca mantığı bu. Bölümler ilerledikçe adetleri çoğalıyor (çünkü mekân büyüyor) o kadar. Tabi bir de etrafta sabit duran veya gezinen düşmanlar var ve onlara fark ettirmeden ilerlemek gerekiyor. Lakin endişe etmeyin çünkü yakalansanız bile hemen yakalanmadan önceki yerden başlıyorsunuz.


admin

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir