Dark Souls 2 İnceleme PS3


83

Dark Souls 2

En sevilen FPS serilerinden biri olan Dark Souls’un son oyunu, birçok konsolda ve platformda oyuncularla buluşmuştu. Oyunu daha önce oynamış olanlar oyunun en iyi kontrolünün PC üzerinde yapıldığını bilir, ancak konsolun zevk farkını araya koyarsak PS3’te oynamanın daha keyifli olduğunu itiraf etmek lazım. Grafik konusunda fazla tatmin edici, senaryo konusunda ise kusursuz olan Dark Souls 2 inceleme yazısı paylaşıyoruz bu başlık altında sizlerle.

Souls serilerini oynadıysanız, iyi bir PvP oyuncusu olmanın, Four Kings’i kolaylıkla geçmenin veya 6 tane Taurus Demon üzerinize saldırırken korkmamanız gerektiğinin bilincinde olmayı bir çeşit zafer olarak görürsünüz, çünkü Dark Souls, belki dünya üzerinde oyuncuya karşı çalışan ve oyuncuyu soğutmaktan korkmayan yegane yapım.

Bu sebeple, Dark Souls’u bitirmek, Lordran’ı avucunun içi gibi bilmek veya +10 Uchigatana ile taklalar ata ata insanların oyunlarını istila etmek ile ilgili konuşmayı seviyoruz. Oyun zor, başarıyorsan uğraşmışsın demektir, e doğal olarak, iyi bir Dark Souls oyuncusu olmak belki de gerçekten oyuncunun kendine bir şeyler kanıtlama isteği ile ilgilidir.

Yine bu sebeple, Dark Souls 2’nin daha çok insana ulaşmak için bundan feragat etmesinden korkuyorduk, peki ama etti mi? Belki.

Dark Souls 2’ye başladığınız an şunu rahatlıkla farkediyorsunuz, menüsünden, start butonuna bastığınız zaman çıkan sese kadar, sanki Dark Souls ile Dark Souls 2 arasındaki tek fark oyunun logosu. Fakat bu garip bir şekilde sizi soğutmuyor veya “adamlar aynı oyunu yapmışlar” dedirtmiyor, çok ilginç bir şekilde, 100’ü aşkın saatini Dark Souls’un dünyası Lordran’da geçirmiş birisi, kendisini evinde hissediyor.

“Artık Bonfire’dan edinebileceğimiz meşaleler var ama tabii bu da sınırlı, ne sandınız?”

Garip değil mi? Şeytani yaratıklar ve iblis lordları ile dolu, acıdan başka duygunun mevcut olmadığı bir dünyaya evim diyebilmek? Bana çok garip gelmiyor artık.

Fakat menüyü geçip oyuna başladığınız an çok iyi farkediyorsunuz, artık Lordran’da değilsiniz, artık bambaşka bir diyardasınız; Drangleic.

Derin ve çarpıcı minimalist anlatımlar konusunda artık uzman olan From Software, yine bize çok minimalist bir hikaye vermiş, hatta ortada ilk etapta bir hikaye bile yok, Aynı Dark Souls’da olduğu gibi, neden Drangleic’e geldiğimizi ve burada ne aradığımızı yine kendimizin bulması bekleniyor. Oyunun başında sadece “yönlendiriliyoruz.”

Neden yönlendiriliyoruz diye soracak olursanız, ilk Dark Souls’da olduğumuz gibi karakterimiz bir Undead ve her Undead gibi o da meşhur “Curse of Undead” durumundan müzdarip. Yani eninde sonunda delirecek, benliğini yitirecek ve akılsız bir mahlukat olarak önüne gelene saldırmaya başlayacak. İşte bunun olmasını istemiyoruz, bu sebeple lanete bir çözüm bulabileceğimize inandığımız Drangleic’e gidiyoruz. Drangleic’e gitmemizin bir başka sebebi ise, burada her Undead’in aklını başında tutmasını sağlayın ruhların bolca bulunabiliyor oluşu.

Drangleic, gerçekten Lordran’dan çok farklı. Bunu oyuna ilk girdiğiniz zaman anlıyorsunuz. Dark Souls 2’nin dünyası çok daha fazla karaktere ve yerleşim yerine sahip. Özellikle ilk oyundan Firelink Shrine’ı hatırlarsınız, kurtardığınız karakterler bazen buraya gelirdi fakat yine de çok yalnız hissederdik, işte Drangleic bu konuda çok daha farklı bir hissiyat veriyor oyuncuya. Yine yalnız hissediyoruz ama bu diyarlar Lordran kadar boş ve umutsuz değil. Sadece iblislerin ve yaratıkların yaşadığı Lordran’ın aksine, Drangleic’te hayata tutunmaya çalışan insanlar var, siz de bu insanlardan birisiniz.

Dark Souls’un başlangıcını hatırlayanlar için, Drangleic, çok daha kolay ve alışması kolay bir başlangıç sunuyor. From Software burada aslında başarılı bir adım atmış diyebilirim çünkü Dark Souls’u ilk kez oynayan insan, baştan bu kadar zorlu bir dünyaya adım atınca maalesef oyunu bırakıyor, Dark Souls 2 ise hala aynı derecede zor, sadece sizi ilk başta gayet güzel bir şekilde kandırıyor ve kanınıza giriyor. Tam anlamıyla içinizdeki mutluluğu yok edene kadar önce onu var etmenize izin veriyor diyebilirim.

Aslında düşünüyorum da, aynı derecede zor değil, daha zor. Dark Souls 2’nin zorluğu yanında, insan Anor Londo’yu mumla arayabiliyor diyebilirim. Peki ama neler değişik, neler aynı? Neden Dark Souls 2 daha zor?

Öncelikle dünya üzerindeki bütün eşyalar artık sınırlı sayıda, buna tek istisna ise oyuan yeni eklenen ve canınızın yavaşça dolmasını sağlayan Lifegem’ler. Bunlar sınırsız olarak oyun dünyasında bulunabiliyor fakat o canınızı epey yavaş doldurduğu için yine de Estus Flask’ınız ile bir yudumun tadına varmak çok daha işinize yarayabiliyor, ama o da ne? Artık oyunun sonuna kadar sadece 8 adet Estus Flask limitiniz var, Dark Souls’da 15’e kadar çıkartabiliyorduk bunu ve gayet rahat bir şekilde oyunu bitiriyorduk, artık maalesef, Lifegem’ler dışında, güvenebileceğiniz 8 yudumunuz var, anlatmaya devam edeyim mi?

Bir başka yenilik ise Humanity kavramının Human Effigy isimi ile eşyalaştırılmış olması. Human Effigy sayesinde boss savaşlarında yardım alabiliyorken aynı zamanda her ölümden sonra azalan can limitinizi restore etmenizi sağlıyor, evet, her ölümden sonra sahip olabileceğiniz toplam can limiti azalıyor artık, bu ne demek? Bu çok büyük sıkıntı demek.

Şimdi siz içinizden “Pyromancer alırım paşa paşa oynarım” diyorsunuz tabii, hayır, oynayamazsınız çünkü Pyromancer, Sorcerer gibi sınıflar nerflenmiş durumda, özellikle Pyro alacak arkadaşlara oyunun ilk üç dört saatinde Pyromancer Flame arayışlarında başarılar diliyorum.

“Ben Dark Souls’u ÇOK iyi oynuyorum, Four Kings’den hasar almadan çıkıyorum” diyen arkadaşlara geldi sıra, oyunun düşmanları, artık çok daha güçlü, çok daha hızlı ve gerçekten sizi şaşırtabilecek hareketler yapıyorlar. “Soul farmlarım” dediğinizi duyuyorum sanırım, hayır farmlayamazsınız çünkü artık çoğu düşman siz Bonfire aktive ettikten sonra geri gelmiyor, yani her seviyenizi çok ama çok ilerisini düşünerek atlamanız lazım yoksa kendinizi asla içinden çıkamayacağınız bir cehennemde buluyorsunuz. Kalkanlar eskisi kadar güçlü değil, sürekli parry yapamıyorsunuz ve karşınıza zehirleyebilen düşmanlar oyunun en başında geliyor.

Dark Souls 2’nin tek bonkör davrandığı konu sanırım Bonfire’ların dağılımı diyecek gibi oluyorum fakat Bonfire’lar artık sizin canlarınızı doldurmadığı için, From Software bir yerden alıp bir yerden vermeyi bilmiş diyebilirim.

Grafikler, From Software’in her zamanki işleri gibi, muhteşem, fotorealistik ve çıldırtıcı yeni jenerasyon grafikleri değil, gayet sade, Dark Souls’dan beri alıştığımız ve sevdiğimiz bir görsellik hakim oyuna. Drangleic’i üstün görsel kaplamalar yerine ışık oyunlarıyla şekillendirmeyi tercih etmiş From Software, bence gayet iyi olmuş, özellikle ilk bölgeden çıkıp Majula’ya ayak bastığınız zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Motoi Sakuraba tarafından yapılan müzikler, Dark Souls 2’de daha belirgin olan hikaye anlatımını iyice güçlendirmiş ve ortaya gerçekten hem yeni, hem de köklerine sapına kadar sağlam bir Dark Souls 2 çıkmış.

Drangleic, Lordran’dan daha zorlu ve çok daha büyük, ilk etapta “O kadar fena değilmiş” diyeceksiniz fakat daha sonra hayatınızdan nefret edeceksiniz, işte tam o an yukarıda yeni bir Trophy kazandığınızın uyarısı gelecek ve acı acı güleceksiniz. “This is Dark Souls”

Not: Oyunu incelediğimiz vakit, Dark Souls 2 sunucularına bağlanamadığım için (doğal olarak, kimse oynamıyor oyunu henüz) ortada ne diğer oyunculardan bırakılan mesajlar ne de bir PvP aksiyonu vardı. Çok yakında Drangleic dolduğunda, sizlere bir Dark Souls 2 Multiplayer incelemesi yazacağımdan da emin olabilirsiniz.


admin

0 Comments

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir